Anadolu Selçuklu Devletinin Yazlık Başkenti

Kubadabat Sarayı: Onuncu Selçuklu Sultanı II. Alaaddin Keykubat, hayran kaldığı Gölyaka Tol yöresinde 1227 yılında, sarayları, dillere destan olan ünlü Kubadabat kentini kurdurmuştur. Eski kentin, surlarla çevrili olduğu, yüksek bir kulesiyle göl yakasında tersane ve kayıkhanesi bulunduğu; saraylar, köşkler, cami, hamam, has bahçe ve havuzlarla donatıldığı anlaşılmaktadır. Bu yalı kentinden günümüze, müzeleri süsleyen göz kamaştırıcı çinilerle restorasyonunu bekleyen saray kalıntıları kalmıştır.


Toroslar'ın kolu Anamas Dağları'nın eteklerinde, Beyşehir Gölü'nün güneybatı kıyısındaki cennet gibi çevrede küçük bir alüvyon ovası bulunur. Buradan göle doğru çıkıntı yapan kayalık tepe üzerinde bir saray külliyesi yer alır. Bugünkü Türkiye'nin temelini atan Selçukluların büyük sultanı Alaeddin Keykubad tarafından 1235-1236 yıllarında yaptırılan bu sarayın adı, Kubad Abad'dır. Bu külliyenin kuzeyinde 'Büyük Saray', onun güneyinde 'Küçük Saray' ve daha da güneyde 'tersane' yer alır. 2001 yılında gerçekleştirilen kazılarda, Büyük Saray'ın doğusundaki saray hamamı ortaya çıkarıldı. Kalıntıları veya izleri görülen küçük ve az daha büyük köşkler ile diğer yapılar, serbest bir düzenle alana serpiştirilerek külliye oluşturulmuştur. Bunların aralarında da iç avlu duvarları, yürüyüş rampaları, yapıların içlerinde su sistemlerinin künkleri, çeşmelerin kalıntıları ve bir liman belirlenebilmekte.
Tersanenin güneyinde, 'Has Bahçe' veya 'Cennet Bahçesi' (firdevs) denilen av parkı için yaylalardan getirilen taze suyla küçük bir baraj yapılmış.Kubad Abad'daki Büyük ve Küçük Saray yapılarının planları, Orta Asya ve İran kökenli eyvan ve orta avlu çekirdeği etrafına yerleştirilen mekânlarla biçimlenmiş. Bu mekânların içi çeşitli tekniklerde duvar çinileri ile donatılmış; Selçuklu sanatında yalnız saraylarda kullanılan zengin figürlü çiniler mimariye renk katmıştı. Çoğunluğu sekiz köşeli yıldız ve haç biçimli levhalar olan bu çiniler, Büyük Saray'ın eyvan şeklindeki taht salonu ve divanhane mekânında; Küçük Saray'da ise daha çok yapının çevresindeki kalıntılar arasında bulundu. Bu çinilerde ilginç bir resim üslubu ile Selçuklu simgeler dünyasını yansıtan ikonografi kaynaştırılıp bir masal atmosferi yaratılmış. Bu masal dünyasının en önemli figürü, sarayın koruyucu tılsımı ve sultanın simgesi olan çift başlı kartaldır.
Birçoğunun göğsünde 'Es-Sultan', 'El-Muazzam', 'Es-Saadet' yazılıdır. Ayrıca, av partilerinin vazgeçilmez kahramanları, doğan, şahin, sungur gibi yırtıcı avcı kuşlar da resmedilmiştir. Kubad Abad çinilerinde stilize bir bitki motifi şeklindeki 'hayat ağacı' çevresinde karşılıklı veya sırt sırta duran kuşlar da, bu dünyanın kahramanlarındandır. Çift tavus kuşu tasvirleri bunların en ilginçleridir. Tilki, tavşan, keçi, ayı, deve, kurt, yaban kedisi, eşek ve at da çevredeki zengin ormanların 'kadro'suna dahildi! Dolayısıyla, Kubad Abad çinilerinde bu ortamın yalnızca kuşları değil; dört ayaklıları da boy göstermekteydi. Bunların yanı sıra av köpekleri ve aslan da karşımıza çıkmaktadır. Selçuklu resim ustaları onları gerçek dünyalarından alıp çinilerin masal ortamına sokarak ebedileştirmiştir.
Kuşkusuz destan dünyasının kahramanları da diğerlerinden geri kalmamıştır. İnsan başlı, kuş gövdeli sirenler; insan başlı, aslan gövdeli sfenksler, başı kuş, gövdesi aslan, üstelik kanatlı masal yaratıkları olan grifon ve ejder tasvirleri de çinileri bezemektedir. Çift olarak tasvir edilen ejderler, gökyüzü ile evrenin simgesi ve düzen vericisiydiler.
Gelenek ve inançla ilişiği olmayan, karikatür gibi bir resim de bunlar arasında yer alır: Kuş gövdesine deve başı eklenerek oluşturulan deve kuşu tasviri! Türk ve Doğu kültürlerindeki 'kavram resmi'nin tipik bir örneğidir. Anadolu Selçuklu Sanatı'nda insan tasvirleri hakkında bilgi edindiğimiz en önemli kaynak, Kubad Abad kazılarında çıkarılan minyatür resimli çinilerdir diyebiliriz. İnsan figürlü çiniler arasında en geniş grup, cepheden görünen, 'Türk oturuşu' olarak ün salan biçimde bağdaş kurup oturan sultan ve saraylıların tasvirleridir.
Bazıları dünya egemenliğini, hayat suyunu; dolayısıyla cenneti ve ölümsüzlüğü simgeleyen kadehleri tutan bu figürler, diğer ellerinde de nar, haşhaş dalı, mendil ve çiçek tutar. Kiminin elinde de balık bulunur ve bunlar burç simgesi olarak karşımıza çıkar. Bir diğer konu grubunda ise, ayakta duran ve çeşitli işler yapan insan figürleri yer alır. Bazıları ellerinde keçi, tavşan taşımaktadır. Bunlar, av partilerini tamamlayan şölenler için hazırlık yapan hizmetliler olmalıdır. Figürlerin çoğu hafif çekik badem gözlü, yay kaşlı, sivrice burunlu, küçük ağızlı, Asya kökenli yuvarlak çehrelidir. Bazıları ise, 'levanten' denilebilecek Akdenizli bir yüz biçimiyle tasvir edilmiştir.
Selçuklu çinilerindeki bezeme motifleri, özellikle figürlü örnekler, kökeni Uygurlara dayanan bir resim sanatı geleneğinden güç almaktadır.
İnsan figürlü Kubad Abad çinileri, aynı zamanda kılık kıyafet ve bezemeleriyle, Selçuklu etnografyası için kaynak değerindedir.
* Prof. Dr. Rüçhan Arık, Kubad Abad Kazı Başkanı.

Hiç yorum yok: