Motor sesleri,balıkçılar,uçuk mavinin tüm tonlarıyla ismine layık bir yer G Ö L K O N A K

Gün batarken günes soyunup mavi gölde yıkanır. Eğer gün batışını Beyşehir Gölündenden izliyorsanız karşıda Anamas ormanlarında yangın çıkmış, gölü tutuşturmuş da göl yanıyor sanırsınız. Göl suları kızılın yüzlerce ışıltısıyla rengarenk kesilmiştir. Bu nedenledir ki Beyşehir gölü grubu, renk ve batış süresi yönlerinden dünyada, birinci derecede grublardan sayılmaktadır. Grubu, Yenişar'dan seyretmeye ne dersiniz!
GolkonakKoyu





Gölkonak Köyüne'ne yaklaştığınızda önce suyun uçuk mavi rengi etkiler sizi. Hele bir de güneş gökyüzünde parıldıyorsa, gölün 45 kilometrelik sahili boyunca mavinin her tonu gönlünüzü çeler. Göl bu mavi menevişli sularını zeminindeki kalker taşına ve derinliğinin değişkenliğine borçlu. Ama mavinin asıl sırrı, güneş ışınlarının temiz bir atmosfere sahip İç Anadolu'nun nemsiz havasından süzülüp, genellikle 15 metreyi geçmeyen su derinliklerindeki kalker taşında yansımasında yatıyor. Aynı zamanda gölün batısında 70 metreye varan derinlikler de büyüleyici mavi ton geçişlerinin görüldüğü yerler.
Göller Bölgesi'nde 1121 metre yükseklikte yer alan ve tektonik bir çöküntü gölü olan Beyşehir, 656 kilometrekarelik alanıyla Van ve Tuz göllerinden sonra Türkiye'nin üçüncü büyük gölü. Çökme alanları içinde oluşan göller ve hemen diplerinden yükselen sıradağlar, bu bölgenin temel özelliği.

Beyşehir Gölü'nün hemen kıyısından yükselmeye başlayan Dedegöl sıradağları da tüm batı kıyısı boyunca devam ediyor. Batı Toroslardaki bu sıradağların en yüksek yeri ise 2992 metre yüksekliği ile Dippoyraz Dağı. Ardıç ve karaçam ormanlarıyla taçlanan bu dağlarda zengin bir yaban yaşamı bulunuyor. Suyun eşsiz uçuk mavisinin hemen üstünden heybetle yükselen sıradağların görüntüsünü anlatmak için kelimeler yetersiz kalıyor. Gölün doğu kısmındaki manzara özellikle çok etkileyici. Bu üstün görsellik, flora ve fauna zenginliği yüzünden bölge 1993 yılında Milli Park ilan edilmiş. Beyşehir Milli Parkı, 88.750 hektar alanıyla Türkiye'nin en büyük milli parkı.
Göl boyunca uzanıp giden ve Dedegöl sıradağlarının hemen dibinden geçen yolda size ardıç ağaçları ve ötücü kuşlar eşlik edecek.Yürümeye başladıktan hemen sonra göldeki adaların büyüklüğü ve çokluğu dikkatinizi çekecek. Beyşehir Gölü'nde 22 ada bulunuyor.

Gölkonak veya Gölyaka köylerinden kiralayabileceğiniz bir kayıkla adalara unutulmaz güzellikte bir yolculuk yapabilirsiniz.
Gölyaka köyüne gelmeden önce görülen kalıntılar Anadolu Selçuklu sivil mimarisinin en ünlü örneği olan Kubâdabad Sarayı'na ait. 1236'da Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan saray, alçı ve çini süslemeleriyle bezeme sanatının en iyi örneklerini barındırıyor.
Saraydan sonraki durak Yenişarbademli İlçesi. Burası Dedegöl dağlarının geçit verdiği tek yer. Dedegöl sıradağlarını keserek batı yönünde Aksu kasabası doğrultusunda Yaka köyüne kadar yapacağınız bir turda Beyşehir Gölü'nü kuşbakışı seyredebilirsiniz.
Bu yolda Yenişarbademli'den 11 kilometre uzaklıktaki Karaçam ormanların kuytusunda, 6 kilometre uzunluğuyla Türkiye'nin en uzun mağaralarından olan Pınargözü Mağarası'nın girişini ve mağaradan çıkan yeraltı deresinin suyunu görebilirsiniz. Karstik yapı özelliğinden dolayı Beyşehir ve civarında çok sayıda mağara bulunuyor.

Gölün güneyinde bulunan Çamlık köyü yakınındaki Körükini, Suluini; Derebucak kasabası civarındaki Balatini mağaraları de gezmeye uygun.

İlk yerleşimleri neolitik çağa kadar uzanan bölgedeki tarihî eserler genellikle gölün güneydoğusuna kurulu, Konya'ya bağlı Beyşehir ilçesi civarında bulunuyor. Fasıllar ve Eflatunpınar anıtları yöredeki Hitit yerleşiminin kanıtları. Gölün doğusunda ve Beyşehir'den 22 kilometre uzaklıktaki Eflatunpınar Anıtı, bir su kaynağının başında bulunuyor. Hititler tarafından MÖ 13. yüzyılda yapılan anıtta kadın ve erkek figürlerinin yanı sıra aslana benzeyen hayvanlar da var.

Diğer bir Hitit anıtı olan Fasıllar Anıtı ise Beyşehir-Konya karayolunda. 7.5 metre yüksekliğinde granit bloktan oluşan anıt tamamlanmamış durumda. Anıtta iki aslan arasında uzun giysili, ellerini göğsüne birleştirmiş tanrı olduğu düşünülen bir erkek figürü bulunuyor.

Frigya, Lydia, Pers, Makedonya ve Roma kültürlerinin gelip geçtiği Beyşehir ve civarı asıl önemine Anadolu Selçukluları döneminde kavuşuyor. Beylikler döneminde Eşrefoğullarının başkentliğini yapan Beyşehir, Osmanlılar döneminde eski önemini kaybediyor.

İlçede en önemli tarihî yapılar Eşrefoğulları döneminden kalma. Ahşap çatısı ve direkli düz tavanıyla camilerin en büyüğü olan Eşrefoğlu Camii'nin 13. yüzyılda yapıldığı sanılıyor.

Taş, ahşap, çini ve mozaik süslemeleri olan yapı, Selçuklu sanatının en iyi örneklerinden biri. İlçedeki Eşrefoğlu Kümbeti, İsmail Aka Medresesi, Kuruçeşme Han, Bedesten de gezilmesi gereken yerler arasında. Beyşehir civarında ise neolitik döneme ait Erbaba Höyüğü, Selçuklu dönemi Kızılören Hanı ve Kandemir Mescidi, Beyşehir Gölü üzerinde bir adada bulunan Kız Kalesi görülmeye değer tarihî yerler.
Bölge her mevsim farklı güzelliklere sahip olmakla birlikte doğa yürüyüşleri için en iyi zaman, nisan ayının ikinci yarısından mayıs ayı sonuna kadar olan dönem. Günlerin uzadığı, doğanın canlanıp yeniden hayat bulduğu bu günlerde hâlâ zirveleri karlı olan dağlar, ziyaretçilerine büyüleyici manzaralar sunuyor. Bu arada Türkiye'nin en büyük tatlısu gölü olan Beyşehir'de yetişen balıkların bir başka lezzette olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

Ali İhsan Gökçen, fotoğrafçı(Skylife Dergisi)

Hiç yorum yok: