Ergün UÇAR'dan şiirler

İŞTE

Gönül seni ne yaptımsa hayatta
Güldürmeye gücüm yetmedi işte.
Uğrunda kulun kölen oldum hatta
Doldurmaya gücüm yetmedi işte.

Bilmem ki isteğim az mı, çok mu?
Aradığın yoksa dünyada yok mu?
Çile göbek adın, omzundan yük mü?
Kaldırmaya gücüm yetmedi işte.

Boş verdim yarasına beresine
Çok değil, sadece bir keresine
Deryadan vazgeçtim, aşkın deresine
Daldırmaya gücüm yetmedi işte.

Kırkiki yıldır hayalin kurduğun
Hayal edip rüyalarda gördüğün
Bir güzel ki, erenlerden sorduğun
Buldurmaya gücüm yetmedi işte

Bilemedim nedir bu nedir bu his
Yolundan eksik olmadı daim sis
Bu sendeki sanki, şeytani nefis
Öldürmeye gücüm yetmedi işte.

Parasını peşin ödeyip nakit
Sanki azraille eyledin akit
Ergün’e zor geldi günde beş vakit
Kıldırmaya gücüm yetmedi işte.

03.09.2008/İSTANBUL

Kalmamış Şiiri



Kendi dilinden Türkçe Yaz Türkçe Konuş



TÜRKÇE YAZ, TÜRKÇE KONUŞ

Türkçe adresle posta gitmiyor mu?
Yüz elli bin kelime yetmiyor mu?
Yoksa bak!Türkçe para etmiyor mu?

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda,

Ne işi var sandın dağın başında,
Dağdaki it bile dili peşinde,
Dilini kullanıyor her işinde,

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda.

Ha İngilizce, ha kürtçe, farkı ne?
Aynı soy değil mi bunlar, ırkı ne?
Türkçe yazmaktan utanç, korku ne?

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda.

Yabancı dil öğrenme, bilme, bakın
Demiyorum! Yanlış anlama sakın.
Bir, beş değil, on dil öğren velakin,

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda.

Türk isen eğer, daima yazın da,
Türkçe olmak zorundadır sözün de,
Değeri yok ise eğer gözünde,

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda.

Ne olacakmış deme, cahil cahil,
Bir milleti millet yapan, iyi bil!
Vatan, bayrak, din ve konuştuğu dil.

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda.

E-posta adresi bilirsen eğer,
Öz adına, soyadına eş değer,
Senin bir parçan o, sanki akciğer,

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda,

Alkol gibi aynı, damlası zarar,
Azı da çoğu da bir, aynı karar,
Tek bir konuda var mı sana yarar?

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda.

Her Türküm diyen eğer Türk olsaydı.
Türklüğün ne olduğunu bilseydi.
Ah!, ah! yeterdi bir gün Türk kalsaydı,

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda.

Bilmiyordum, özür de, gaflet derim.
Tamam önemli olan, niyet derim.
Ama savunursan, ihanet derim,

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda.

Hepsi bu değil dur! bunlar bir kısmı,
Madalyonun ön yüzündeki resmi.
Bu destanı yazanın ERGÜN ismi,

Yabancı dili savunma karşımda,
Türküm diyerek övünme karşımda.

02.11.2007-Konya.

GARDAŞ

Bu it başını neden asmıyoruz?
Havale edip bir kuruma gardaş,
Engel olan mı var ki kesmiyoruz?
Sen bari cevap ver soruma gardaş.

Kurbanda çok gelsin diyerek eti,
Besiye mi çektik yoksa bu iti.
Ve hayatını eyleyip garanti,
Mehmetciğe kaldı koruma gardaş.

İnsanlık suçu diyenler idama
Astılar, acımadılar Saddam’a.
Sorarlar insanlık bu mu adama?
Vallahi gidiyor zoruma gardaş.

Sormadı bana kendi karar verdi,
Okyanus ötesinden gelip girdi,
Canlı yayında darağacı kurdu,
Aklık ermiyor bu duruma gardaş.

Kim ne derse desin duymam vallahi,
Birisi söz vermiş, uymam vallahi,
İnsan yerine de koymam vallahi,
Sen ne dersin benim yerime gardaş.

Madem öyle, it ürür kervan yürür,
Leşini kırk katır ardında sürür,
Canlı yayınlarım tüm dünya görür,
Gerek var mı daha yoruma gardaş?

Ergün UÇAR- 30.10.2007

GELİYOR

Teknoloji, pek çok zoru bitirdi
Eyvallah , selam veresim geliyor.
Velakin, neleri aldı götürdü
Hesabını da sorasım geliyor

Yararlarını sayar isem tek tek
Yazmakla bitmez ki, zaten yok gerek
Ama bilerek ya da bilmeyerek
Zararını da göresim geliyor

Mesela internet, sanki mucize
Ne imkanlar tanıyor bakın bize
Anında yazı yazıyorum size
Lakin düşünüp durasım geliyor

Dün Karaağaç’a giderken yaya
Bugün moda oldu gitmek uzaya
Ne biliyim istiyor, gönül bu ya
Düşüp yollara yorasım geliyor

Toplam yüz daire, ev tuttum yeni
Altı ay oldu tanıyan yok beni
Nasıl özlemesin bu gönül seni
Vallahi her gün göresim geliyor

Selam vermeyi almayı unuttum
Suratlar asık, gülmeyi unuttum
Hayattan bir zevk, almayı unuttum
Dost meclisine varasım geliyor

Şiirlerle methiyeler düzerek
Saatlerce yazdığım özenerek
Mektup yerine, şimdi mesaj çek
Bu telefonu kırasım geliyor

Yazdıktan sonra beklediğim
Hem okuyum, hem kokladığım
Bu güne değin hala sakladığım
Zarfın içine giresim geliyor

Sıkıldım vallahi ben, ah çektirdi
Efkarlandım bir sigara yaktırdı
Bu Ergün’ü usandırdı bıktırdı
Hayalsa tekrar kurasım geliyor

23..03.2007/Ankara

BENCE

Cennetten köşe Yenişarbademli,
Özlüyorum her an, gözlerim nemli,

Emsalsiz güzelliği olmuş sebep,
Cennete benzetilmiş tarihte hep,

Dillerden düşmemiş hiç güzelliği,
Tariflere sığmamış özelliği,

Vatan içinde ayrı vatan bence,
Bunu Yenişarlılar anlar anca,

Yenişarda bir gün nefes almaya,
Yeter bence Yenişar’lı olmaya,

Tatmak yeter havasından suyundan,
Bu güzellik doğasından huyundan,

Abartı değil bu sözler az bile,
Dilim dönmüyor tarife söz ile,

Acizane bu yazdığım methiye,
Yenişarlıyım diyene hediye,

Kıskananlar çatlasın sevin hergün,
Yenişarlı olmakla övün Ergün.
03.09.2007

EFENDİ

Bitirin bu kavgayı dedim size,
Her kimsen yönetici, duy efendi
Getirmeye çalışıp beni dize
Susturmak istediniz, bey efendi

Köpeklerine sahip çık ürmesinler
Sıkı bağla tasmayı kırmasınlar
İma ederek cevap vermesinler
İsim yazın benim gibi, ey efendi

Kimin ağzından bu sözler, dil kimin
Gittiğiniz yol hangisi, yol kimin
Öptüğünüz etek kimin, el kimin
Olgun bilirdim seni, toy efendi

Süleyman say kendini, mühür sende
Yularsız eşeklere ahır sende
El, etek öpmeyene kahır sende
Nasıl geldin bu hale, vay efendi

Bir hata edip pisliğe bulaştım
İstemeden bir it ile dalaştım
Çark ettim sonra çalıyı dolaştım
Peşimden geliyor it, hey efendi

Diyorum ki bir orta yol bulunsun
Bu kavgaya ait her şey silinsin.
Ergün’üm pes etmez iyi bilinsin
Hafif gelirsin bana, tüy efendi

28.05.2007
Yenimahalle/Ankara

LÜTFEN

Allah rızası için buraya,
Aleyhte mesaj yazmayalım lütfen.
Neşter vurup kabuk tutmuş yaraya,
Birbirimizi üzmeyelim lütfen.

Dağın taşın kime ait olduğu,
Hangi ilin hududunda kaldığı,
Kimin nerden hangi resmi aldığı,
Önemli değil, kızmayalım lütfen.

Sevmek başka, benim demek başka şey,
Adı ne olursa olsun, bana ney,
Benim gönlümdeki altı pare köy,
Ayrı görerek, gezmeyelim lütfen.

El ele, gönül gönüle, baş başa,
Hizmetten yana girelim yarışa,
Birlikle sarılalım, her bir işe.
Usanıp bıkıp, bezmeyelim lütfen.

Fitne fesat olan kalbinin içi,
Her sürüden çıkarmış uyuz keçi,
Bozmak istiyor huzuru bir kaçı,
Fırsat verip de, bozmayalım lütfen.

Ergün’ün sağduyuya hep çağrısı,
Ok olmaz derler, çubuğun eğrisi,
Birlikten doğarmış kuvvet doğrusu,
Kenet olalım, çözmeyelim lütfen.

07 Ekim 2007/Konya

MASAL GİBİ

Bir zamanlar Yenişar denen yerde
Bal idik, kaymak idik, şekerdik be,
Vallahi özledim o günler nerde
Sanki mutluluk neşe, ekerdik be.

Daha köyde yokken kesim moturu
Ağşamdan eğelerdim golusturu
Yanaşırdım şama seksen guturu
On dakkaya varmazdı, yıkardık be.

Besmele çekip, der uğurlar ola
Ta erekmeğinde düşerdik yola
Alma goşafına vermeden mola
Tomruk gağnısıyla çıkardık be

Gün doğmadan evvel makdaya varıp
Yüklerdik gağnıyı, zencirle sarıp
İyicene sıkardık olu burup,
Tedbir için de ganca çakırdık be

Dereleri rampaları aşardık
Öküz çekmezdi, zıvgara goşardık
Haydaaa diye bağırırken coşardık
İnişlerde firen sıkardık be.

Gağnı tekerinden yollar tozardı
Bitmezdi yol uzardı da uzardı
Ağıllaca depo, sanki pazardı
Keyfe gelip garşıdan bakardık be

Gağnıyı yıkıp pusulayı alıp
Alınları elin tersiyle silip,
Yıktığım tomruğa şöyle yan gelip
Yaslanıp bir cığara yakardık be

Bağdaş gurup azık gabını açıp
Çomaç dürüp, gaveteye tuz saçıp
Dermen arığından da suyu içip
Gerinerek bir ohhhh çekerdik be

Ergün’üm anlattım bir günlük fasıl
Masal gibiydi ama, hepsi asıl
Nerden bilecek bunu yeni nesil
Bugün olsa madalya takardık be

Ergün Uçar
21.03.2007/Ankara

ŞU GÖNLÜM

Yıllar oldu hasreti yaktı beni
Yenişar’a yetmek ister bu gönlüm
Yaylaların kokusu çekti beni
Kokusundan tatmak ister şu gönlüm

Azık kabını kuşanıp belime
Küçük bir nacak alıp elime
Bir de türkü dolayıp da dilime
Yola düşüp tütmek ister su gönlüm

Geledosa varıp kuleye çıkıp
Tam zirveden aşağı doğru bakıp
Seyre dalıp birde sigara yakıp
Gönlümce keyf çatmak ister şu gönlüm

Gece tarla sularken su yıkıp da
İki kıyık söküp ateş yakıp da
Dişlenmiş mi diye açıp bakıp da
Mekke çalıp ütmek ister şu gönlüm

Kanatlı kağnıya geri gererek
Sicim ile kanatlarını örerek
Fes diye başıma mendin sararak
Sarı saman atmak ister şu gönlüm

Kızak yapıp çürük kozdan kaymayı
Birdirbir oynarken adım saymayı
Ceviz taşlayıp bıçakla oymayı
Horoz çıkarıp ötmek ister şu gönlüm

Unuttum adlarını saysam tek tek
Güvencin taklası, kürütmek, sek sek
Birdirbir, düllük deynek, uzun eşek
Çocukluğuma gitmek ister şu gönlüm

Vatandayım ama gurbeti başka;
Gurbette sılanın hasreti başka
Yüreğime çöken kasveti başka
Alan olsa satmak ister şu gönlüm

Ergün der ki, daha ne söyleyim ben
Kader böyle imiş, ne eyleyim ben
Kuş tüyü yatak olsa neyleyim ben
Kepenekle yatmak ister şu gönlüm

Ergün Uçar
13.03.2007-Ankara

ZAMANI ŞİMDİ

Boşa geçirdikten sonra kırk yılı
Şimdiden sonra gülmenin zamanı.
Pas tutmuştu gönül sazımın teli
Artık sazı ele almanın zamanı

Böyle biter diye sanırken ömrüm
Dua ederken gelsin diye ölüm
İkinci baharına girdi gönlüm
Yeniden hayale dalmanın zamanı

Yirmibeş temmuz doğduğum gün benim
Yüzüm GÜLdü, gönlüm artık ŞEN benim
Umudumsun hayalimsin Sen benim
Aşk pınarından dolmanın zamanı

İnanmıştım her yokuşun bir düzü
Olacaktır her gecenin de gündüzü
Alevlendi gönlümde sevda közü
Gözlerimden yaşı silmenin zamanı.

El ele, gönül gönüle, göz göze
Gönülden hissederek seze seze
Konuşmaya gerek duymadan söze
Her an birlikte olmanın zamanı

ERGÜN yürür artık yere basmadan
Kanatlanıp UÇAR rüzgar esmeden
Ölüm yok bana sen beni asmadan
Senin elinden ölmenin zamanı.

26.07.2006
Yenimahalle/Ankara

MAZİYE BAKIŞ

Çok değil, yirmi, otuz, ya da kırk yıl,
Düşündükce kabul etmiyor akıl,

Olmazsa olmaz, her şeyin başıydı,
Sofraların ekmeğiydi, aşıydı.

Yoktu sanki kullanılmayan saha,
Biçilemezdi kıymetine paha,

Bir çift öküzü olmayan ev yoktu
Öküzü olanların karnı toktu.

Yüke dair her ne varsa çekimi,
Öküzleydi her bir şeyin ekimi.

Öğrenik öküz çiziden giderdi,
Acemi ise bir kişi yederdi.

Kağnı onun çektiği araç adı,
Mazi oldu şimdi, doldu miyadı.

Kağnı deyip geçmeyin yaptığ iş,
Taşımacıklıkta ona yoktu eş.

Yüküne göre çeşitleri vardı,
Ne taşıyacaksa onu koşardı.

Dağa, taşa, tomruğa ve oduna,
Tomruk kağnısı denirdi adına.

Uzun ve geniş araç gibi olan,
Ot, yonca, kamış gibi çok yük alan.

Kanatlı kağnı denen geniş tipi,
Harmanda çekmeye yarardı sapı.

Toprak, kum, genellikle ters çekmeye,
Önden kaldırılarak hızlı dökmeye,

Arkası geniş, önü biraz dardı,
Römork gibi sele denen vardı.

Yasaktı her bir yere gidilmesi,
İzne tabiydi öküz güdülmesi.

Öğle saatinde üç beş saatlik,
Eve kapamak şart idi üstelik.

Nedeni o vakitte gici tutar,
Hayvana işkence ölümden beter.

Deşdivan adı verilen bir adam,
Azrail misali idi bence tam.

Otlu diye yasak yere geçenler,
Kurtulurda deştivandan kaçanlar.

Yakalarsa eğer neler yapardı,
Dövmekle kalmaz, öküzü kapardı.

Şimdilik bu kadar şiirin sonu,
Bu yazdıklarım ancak yüzde onu.

Dilim döndüğünce yazdım kabaca,
Tek bir örnek var mı şimdi acaba?

Yazdıklarım ERGÜN'ün gözlemidir,
O günlere duyulan özlemidir.

ERGÜN UÇAR 21.09.2007

KALMAMIŞ

Yenişarı dolaştım karış karış,
Üyücekten girdim Seki kalmamış,
Orman olmuş, üzüm bağları Geriş,
Çıbıklar kurumuş, kökü kalmamış.

Milli park demişler, kalmamış dışı,
Vatandaşın hepten bozulmuş işi,
Domuz sürüsü sarmış, dağı taşı,
Tüfekler paslanmış; sıkı kalmamış,

Tarlayı sürmeden tohumu eksen,
Filiz verirdi, kuru dalı diksen,
Seyrettim hemen hemen, yüzde seksen,
Gen kalmış arazi, beki kalmamış.

Üstüne atmayla kendince giden,
Ne öküz kalmış, ne de öküz güden,
Motorlu vasıtalar olmuş neden,
Çiftinden vazgeçtim, teki kalmamış,

Dibe vurmuş, çıkamamış yüzeye,
Yenik düşmüş, teknolojik düzeye,
Kağnıdan eser yok, konmuş müzeye,
Pulluğun sürgenin, oku kalmamış.

Meydan okurken mevsime yıllara,
Gübre olurken bahçelere bağlara,
Kanalizasyon döşenmiş yollara,
Tersikler kurumuş, koku kalmamış.

Koca arık boyundaki yünekler,
Yok olmuş köy odaları, konaklar,
Haranı, dığanlar, bakır çanaklar,
Cami önündeki soku kalmamış,

Evlerin şekli, yapısı değişmiş,
Pencere, tavan, kapısı değişmiş,
Değişmeyen yok, hepisi değişmiş,
Üzüm serilirdi lökü kalmamış,

Örtmealtı, odun damı denilen,
Odun, çıra, vesair şey konulan,
Gerektiğinde cenaze yünülen,
Evlerin bitişik eki kalmamış.

Nişanlar, düğünler bir tuhaf olmuş,
Teknoloji gelmiş, çareyi bulmuş,
Kına odunu yerini tüp almış,
Adetler, oyunlar baki kalmamış,

Adetler, gelenekler, töreler hep,
Kendi kendine mi yok oldu acep?
Unutulmuş her ne idiyse sebep,
Tarihten hatıra, doku kalmamış,

Çoluk çocuk, herkesin çebinde,
Bulunurdu, ya da azık kabında,
Ceviz taşlayıp, oyardık dibinde,
Namtı, bıçak, küçük çakı kalmamış,

Aradım vardır diye en azından,
Bazen hottu, bazen fistan bezinden,
Lanet olsun, naylon poşet yüzünden
Azıkkabı denen çıkı kalmamış,

Cevabını bilene benim sorum,
İyi mi, kötü mü, siz yapın yorum,
Ergün'üm bana göre böyle durum,
Eskiden eser yok, dıkı kalmamış.

ERGÜN UÇAR

29.09.2007 Yenişarbademli.

YETER ARTIK

Bıçak kemiğe dayandı, yeter be.!
Bu it sürüsü kırılmalı artık,
Terör değil bu, savaştan beter be.!
Savaşsa savaş, girilmeli artık.

Oğuzlardan geliyor boyum benim,
Ecdadımdan yadigar huyum benim.
Savaşa girmek düğün, toyum benim
Hücum emri tez, verilmeli artık.

Binleri buldu verilen can benim
Durulur mu be, dökülen kan benim
Sahipsiz sanmayın bu vatan benim
Hesap vaktidir sorulmalı artık.

Dostu düşmanı ayırıp, seçerek
Planı, oyunu, bozup geçerek
Engel olanı da ezip geçerek
Türkün Türklüğü görülmeli artık.

Yansın o dağlar canlı ot kalmasın
Köpek sürüsünden tek it kalmasın
Temizlensin tertemiz bit kalmasın
Öldüren darbe vurulmalı artık.

Besideki it başının başını
Kesip köpeklere verip leşini
Dindirip anaların göz yaşını
Yaralar tekrar sarılmalı artık

ERGÜN UÇAR, 21.09.2007 Konya.

Hiç yorum yok: