GURBETE AÇILAN SILAYA KAPANAN KAPILAR (SERVER BEDİİ)

Uzaktan kulağa hoş gelir amma,

Gurbet türküsüdür, turnanın sesi.

Virane kerpice olmaz ki yama,

Bizi paklar gayrı, pelit gölgesi.





Gurbet, türkülerimizde, ağıtlarımızda hep anlata geldiğimiz bir kavramdır. Öyleki sadece dilimizde değil dokuduğumuz ilmeklerde bile hep gurbetten bir nişan vardır. Gurbet bizim kültürümüzde önemli bir parçadır.

Bugünlerde bizim köyde hangi kapıyı çalsan bir gurbet hikâyesi çıkar. Seksenli yıllardan sonra köyden şehre olan göç hızlandı ve bu hız doksanlı yıllarda son süratine ulaştı. Öyleki artık köyde son kuşak çocuklarına neredeyse rastlanmaz oldu. Bugün hangi sokağa girseniz sizi ya yıkık harabe olmuş bir kerpiç ev yahut insanın içini sızlatan bir sessizlik karşılar. Oysa bundan on beş yirmi yıl öncesinde her sokakta bir çocuk topluluğu karşılardı sizi. Şimdilerde yaşlıya dahi zor rastlayacağınız dere mahallesine bir ikindi vakti rast geldiğinizde cıvıl cıvıl çocuk kaynardı. Çocuk olmayan sokak, çocuk çıkmayan ev neredeyse yoktu.

Çocuğun olmadığı bir yerde kültür, adetler, alışkanlıklar bir bir ölür gider. Bahçesine ziyana giren çocuk olmayınca ebeler de unutacak beddua etmesini. Yığınları çığnanmayan dedem de öfkelenmeyecek, akranları bir bir göçtükçe susacak o da bir kenarda. Çocuk olmayınca kim şenlendirecek sokakları? Bizim hoyratça yaşadığımız çocukluk evresini şimdi kaç kişi görüyor veya görecektir? O güzelim çocuk oyunlarını yani tıkısı,dülleği, davranmayı kimler oynuyor demeyeceğim kimler biliyor? Kimler cozuk kapıyor? Yedi kiremit, dokuz çivi, beş taş unutulmadı mı yoksa? Kaç çocuk harmanda langasına yahut ütmesine çimene somanak çakıp eve çamurlu çalplı döndüğünde sopa yiyor? Hangi tekerlemeler söyleniyor ebe seçerken? Mıdıl yapıp kemirtme oynama kimin aklında acep? Taşlarla oynanan kaç oyunumuz vardı sayan var mı? Hangi çocuk ağaçtan at yapıp binmeyi yahut ok yapmayı bilir? Kaç çocuk koşar şimdi Dörtsöğüt yollarında ayağında şakşaklarla? Gıcıvat yapmasını bilmez de adını duymuş mudur şimdilerde çocuklarımız? Samanda kızaklarla kaymak kimin aklında kaldı? Düvene binmekten değil çember çevirmekten haberdar çocuklar var mı harman yerlerinde? İşte bizler belki yüzyıllardır taşına gelen bu oyunları son gören ve tadan nesildik. En son iletirleri kazıklarla biz kazdık topraktan bizden sonra da zaten gören olmadı onları. Gerişte yakılan ateşlerden duman kalmadı gayrı. Bir yaz günü sapanıyla dut dibinde sığırcık avlayan çocukları daha göremeyiz artık. Çünkü bu gurbet başka gurbet…

Şimdi daha rahat yaşam daha iyi imkânlar uğruna terk eyledik bu toprakları. Oysa yaşamın hiçbir devresinde o çocukluk dönemi kadar mutlu olamadık, olacağımıza da kani değilim. Gurbet yoluna bizler çıktık, bizlerle birlikte asırların gelenekleri de çıkıp gitti köyümüzden. Şimdilik en azından senede birkaç kez dönüp geliyoruz bu topraklara. Belki yirmi yıl sonra o da olmayacak. Şehirde doğan büyüyen nesil yani çocuklarımız gelmek istemeyecek biz de daha seyrek uğrayacağız artık buralara. Yahut yaşlanınca ölmek için dönüp geleceğiz.

Geçtiğimiz aylarda TRT 2’de Kastamonu’nun bir köyünde yaşlı bir amcayla röportaj yapılıyordu. Seksen yaşlarındaymış ve ağlıyordu. “Eskiden bu köy çok kalabalıktı, şimdi dört beş hane kaldı, onda da benim gibi yaşlılara var, hiç genç kalmadı. Hepsi İstanbul’a gitti” dedi. Eski evlerin nasıl harabeye döndüğünü, eski bahçelerin dikenlerle ormanlarla nasıl kaplanmaya başladığını anlattı. “Bizim bayramlarımız vardı oğlum, köy meydanında bi toplandık mı çocuklar bir tarafta kadınlar kızlar bir tarafta, eş dost kaynaşır giderdik. Şimdi ne gelen var ne giden… Ara sıra şehirde bir ölen olur onun cenazesini görürüz burada, başka da bir şey gördüğümüz yok.” İşte bu manzara zamanla bizim de yaşayacaklarımızı özetliyor. Herhalde Anadolu köyleri hiç böyle acı yaşamamıştı. Bu şekilde gurbeti ilk kez görüyor Anadolu köyleri ki muhtemelen de bu tattığı son gurbeti olacak. Savaşlar felaketler ölümler görülmüştü, başka diyarlara çoluk çocuk göç edilmişti yalın ayak; lakin hiç böyle yalnız, böyle gariban, böyle boynu bükük olmamıştı köylerimiz. Anadolu’nun birçok köyü öldü. Bizim köyün biraz daha ömrü var lakin o da kendini bekleyen bu mukadder sondan kurtulamayacak. En güzeli şimdilerin kıymetini bilmek. Mezarlık, gurbet doldukça köyümüzden bir şeyler kopup gidecek gelmemek üzere. Bir iki nesil sonra köyün yerlisi belki de kalmayacak artık. Belki yayla veya tatil geçirme amaçlı kullanılacak doğduğumuz topraklar.Zira köyden kente göç vardır da kentten köye göç yoktur.Kim bilir belki diz boyu kar yağdığında omzunda sebetlerle gırkla tutmaya gidenlerin hayaletleri gezinir kış aylarında ortalıkta. Toprak evlerimizin baykuş öten halleri uzak değildir…

Bizim köyde kapılar gurbete açılır oldu. Şimdi hangi kapıyı açsan gurbete giden bir yol vardır bizim ellerde.Bütün yollar gurbete açılır, lakin dönüşler pelitlerin altınadır.

Selametle…

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu güzel paylasim icin Sagolasan.
30 seneden beri Gurbetteyiz, makalenizi okuyunca o cocukluk anlarimi tekrar canli canli tekrar yasamis oldum.

Gurbet zor ya.........

Selametle Kalin.