BİR KELİMENİN İZİNDEN ÇULFALAR…


BİR KELİMENİN İZİNDEN : ÇULFALAR…

Geçmişteki toplum hareketlerinin nasıl cereyan ettiği resmi belgeler yetersiz ise toplumların kültür ve dilleri incelenmek suretiyle onlar hakkında sağlıklı bilgiye sahip olunabilmektedir.

Köyümüzün sülalelerinden birisi olan Çulfalar daha ziyade lakap olarak Aslan ve Ünver soyadını taşıyanlar için kullanılır.Ben bu ismin peşine düşeli çok oldu. Nihayet resmi olmasa da tatmin edici bilgilere ulaştım. Onları sizinle paylaşmak isterim.

Çulha dokumacılığı Osmanlı’da özellikle göçebe hayat tarzını benimseyen yörüklerin uğraşılarındandır.Tezgahta dokuma işini yapanlara “çulha” denirdi. Genel manada da kilim, heybe,hasır vb. gibi dokumaları yapanlara da Çulhacılar veya Çulhalar denilmiş, böyle anlandırılmışlardır. Halen Çulfalar lakabını alanların yakın zamana kadar köyde, kilim, yorgan,hasır gibi dokuma ve dikim işleriyle az kalsa da uğraştıkları bilinir.Bu kültürü geldikleri yerlerden buralara taşıdıkları bir hakikattir. Bu isimden yola çıkarak araştırmalarımızı çulha kelimesi üzerinde yoğunlaştırdık.Çulha lakabı veya çulha ismi geçen yerleşim birimlerinin ne zaman peşine düşsem hep bir isim takılıyordu gözüme: Karakeçililer…

Elbette tek çulha dokuması yapan onlar değildi.Anadolu’nun birçok yerinde bu işi yapan başka Türkmen aşiretleri de vardı tabiki.Bu lakabın bulunduğu bazı köylerin kuruluşunda hep Menteşe yöresi (Muğla tarafları) dikkat çekiyordu.Denizli Tavas Yorga köyünde Çulhaoğulları lakabına rastladım.Bu köyün kurucuları Karakeçililer.Yine Aydın’a bağlı Çulhalar köyü’nün kurucuları Karakeçililer.Ankara Bala’dan göç ettirilen Çulhaoğulları da Karakeçili.Az sonra dil yapısında bize benzerlikleriyle dikkat çeken Beypazarı Karakeçililerden kurulmuş.Çulha kelimesi Batı Anadolu’da neredeyse istisnasız Karakeçililerle birlikte anılıyor.Nerede çulhalar veya Çulhaoğulları varsa orada umumiyetle Karakeçililer var. Peki kimdir bu Karakeçililer? Karakeçili aşireti, en büyük konar göçer yörük aşiretlerindendi. Bu aşiret Kanuni zamanında büyük güç olmaya başlayınca Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağıtılırlar.Bu dağılmadan da anlaşılabileceği üzere onlara Urfa, Adana,Mersin,Antalya, Denizli,Aydın,Ankara,Niğde,Muğla,Kütahya ve daha pek çok ilde rastlanır.Birçok kez göç eden veya ettirilen bu aşiret mensupları değişik yerlere birçok yerleşim köyleri kurmuşlardır. Özellikle Ankara taraflarından 1750 yıllarında Çulhaoğulları lakabıyla göç ettirilen Karakeçililere rastlıyoruz.

Bizim köyümüze Kartoz’dan gelen Çulfalar oraya nereden geldiler acaba ve bu Çulfalar kimdir? Burada yalnız iki ihtimal var ve bu iki ihtimalden her ikisi de çok güçlü. Birincisi Niğde Bor civarlarında şikayetler üzerine Rakka’ya sürülen Karakeçililerden “Deliler Cemaati” kaçarak küçük gruplar halinde Isparta,Denizli ve Konya’nın köylerine dağılırlar.Yakın çevrede başka Çulfalar lakabı olmadığına göre bu küçük topluluktan birisi önce Kartoz (Aşağıyaylabel Köyü_Sütçüler) taraflarına sonra da köyümüze gelmiş olma ihtimali güçlüdür.Zira Isparta’da Çulha ismiyle ne bir yerleşim var ne de büyük bir aşiret.Sütçüler’in tabi yapısı da bu kaçışı kolaylaştıracak tabi bir siper vazifesi görmektedir. İkinci ihtimal ise “Haydanlı Cemaati”: Bu Karakeçili cemaati oldukça kalalabalıktır. Kışın Alanya,Mut,Tarsus ve Gülnar’a göçen bu cemaat yazın Isparta üzerinden Sultan Dağlarına(Beyşehir Gölü’nün kuzeydoğusundaki dağlara) kadar gelirler.Bu göçler esnasında yaylaya oldukça elverişli vaziyette bulunan Dedegül dağlarını gözden kolay kolay kaçırabileceklerini tahmin etmiyorum. Buraya bir obanın gelip yerleşmesi oldukça kuvvetli ihtimaldir.Buraya küçük bir topluluğun gelmiş olması onlara kayıtlarda rastlamayı oldukça zorlaştırsa da hep su kenarını tercih etmeleri bize ehemmiyetli bir ipucu verir.Zira Denizli tarafına gidenler Çivril yakınlarındaki Işıklı Gölü civarına Bursa tarafına gidenler de Göl kazasına bağlı yerlere yani göl kenarlarına yerleşmişlerdir.Gerek “çulha” dokumacılığı gerekse dildeki kelime ve yapı benzerlikleri, harikulade şekilde hep Karakeçililerin yerleştiği bölgeleri işaret ediyor.

Köyümüzün dil yapısı araştırmalarında benzerlik gösteren yörelerin bazılarını önceki yazılarımızdan birinde zikretmiştik. Ankara Beypazarı ilçesinin kelime ve yapı özelliklerindeki benzerlik de beni oldukça hayrete düşürdü. Çünkü kendi yöremizde bile bu benzerliklere pek rastlayamadığımız kelimeler nasıl oluyordu da Ankara Beypazarı’nda ortaya çıkabiliyordu.Dilerseniz bu benzerliklerle ilgili birkaç misal verelim: g…t kazmaca(çocuk oyunu) , cibildemek(suda oynamak), çakıldak(hayvanların üstüne yapışıp kuruyan pislik),hurda(şurada), hura(şura), gaçıl(çekil), geliyoru(geliyor), gelmiyyoru(gelmiyor), nemben(ne bileyim)…gibi birçok söyleyişe rastlıyoruz. Beypazarı da Karakeçilililerden oluşan bir ilçedir.Ben köyümüzde aynı kelimelerin kendisiyle hemen hiçbir ilişkisi olmayan bir yörede kullanımının kesinlikle bağlantılı olduğunu düşünüyorum.Zaten köyümüzde bir kelimenin bile birkaç değişik şekilde kullanılması buraya gelen sülalelerin, kelimeleri buraya başka yerlerden taşıdıklarına birer delildir.Dil benzerliği dışında köyümüzde yorgan ve çaputtan kilim dikme geleneğinin izleri Çulfalarda görülür. Çulfaların Karakeçililerden geldikler gerçeği fikrimce kuvvetli bir hakikattir. Bence yörenin tarihi, kültürü dili incelenirken bu göç hareketleri gözden kaçırılmaması gereken en önemli hayati meseledir.

İnşallah diğer yazılarda diğer sülalelerimiz hakkında da bilgi vermeye çalışacağız.Esenlikler dilerim.Eleştiri ve fikirlerinizle desteklerinizi bekliyorum.

1 yorum:

olcay dedi ki...

yoğun bir emek ve titiz bir araştırmanın ürünü olan bu yazı için teşekkürler.Çok ilginç ve çarpıcı tespitlerin var kardeşim.ayrıca kim olduğunu anladım ama sırrını ifşa etmeyeceğim!tebrik ederim